Monday 6 May 2013

ECB’nin yapabilecekleri




Her ne kadar piyasalar faiz indirimi ve olası eksi faiz dönemini ön plana çıkarsa da ECB’nin Perşembe günkü toplantısından çıkan en önemli sonuç artık bankanın risk yönetimini fonksiyonunu azaltıp büyümeye odaklandığıydı. 

Bu konuda yapabilecekleri sınırlı olsa da geçen yazımda da belirttiğim gibi hiçbir şey yapmamak bir opsiyon değil. O yüzden birkaç fikir ortaya attı Draghi. Önümüzdeki aylarda bu konularda detaylı bilgi alırız. Genelde bu şekilde çalışıyorlar.  2012 Temmuz’daki konuşmasında “ne gerekiyorsa yaparız” söylemlerinin detaylarını OMT yapısıyla haftalar sonra piyasalarla paylaştı. 

İlk olarak neleri yapmayacaklarını ve yapamayacaklarını yazalım. Devlet tahvili almayacaklar. Yani QE’nin EuroSon versiyonu olmayacak. İkincisi bankaların bilançolarını onaramayacaklar. Sadece likidite sorunu konusunda yardımcı oldular ve tail risk’i azalttılar. Bu şekilde dolaylı yoldan risk iştahını desteklemiş de oldular ama Draghi şu ana kadar herhangi bir risk alma eğilimini göremediklerine deyindi basın toplantısında.

Toplantının büyük bölümünde Draghi’nin hala kredi çarklarının dönmemesinden duyduğu sıkıntı yüzünden okunuyordu. Bu bağlamda KOBİ’lere nasıl kredi yönlendirilir sorusu gündeme geldi.  ABS yani varlığa dayalı menkul değer konsepti tekrar konuşulmaya başlandı. Lakin burada açıklığı kavuşturulması gereken konu riski hangi kurumun üstleneceği. Sonuçta kredi verme risk içerir.  Mantıklı olan ECB değil EIB’nin (Avrupa Yatırım Bankası) bu riski alması ama sermaye yeterliliği ve kredi notu endişesi şu an için engel teşkil ediyor. 

Draghi haklı. Büyüme olmadan bu işin içinden çıkmak imkansız. Piyasanın insaflı olduğu bu donemde mali kemerler biraz daha gevşetiliyor stres altındaki ülkelerde. Ancak geçen hafta çıkan verilerden de görüldüğü gibi durgunluk çeperden çekirdeğe doğru yayılmaya başladı. Özellikle hizmet sektöründeki zayıflık yerel talebin giderek daha da zayıfladığını gösteriyor. Basın toplantısında Draghi’nin vücut dili bu konuda hiç güven vermiyor. Olumlu konuşmaya çalışıyor ama daha fazlasına yapı izin vermiyor.
Parçalanmış bir finans sistemi ve hala ulusallığı ön plana çıkartan politik yapı yerel talebin direkt desteklenmesi konusunda merkez bankasının ellini-kolunu bağlıyor. Kırık banka sistemi (bilanço sorunu) ise bankaların üzerinden kredi dağılımını zor kılıyor. Bankaları pas geçip ABD’de olduğu gibi piyasa üzerinden şirketleri fönleme yapısını oluşturmak zaman alacak. 

Sonuçta bence yeni bir döneme giriliyor EuroSon para politikası hedeflerinde. Artık likidite sağlama geri plana atılıp kredi çarklarını döndürme üzerine kurulacak yeni politikalar. Bunun da kurlar üzerinde farklı bir etkisi olabilir. Onu başka bir yazıda ele alırız.

No comments: