Thursday 23 February 2012

Yunanistan nasıl tur atlar?


Avrupa kupası ikinci maçları öncesi gazeteler takımlarımız için bu soruyu sorar ve alternatif cevaplar verir. Yunanistan için bu soruyu sorduğumuzda cevap çok net: atlayamaz. Hadi biraz daha ılımlı olalım. Almanya ülkeyi bir eyalet olarak edinirse belki işler düzelir.

Nasıl bu kadar rahat konuşabiliyorum? Son kurtarma operasyonunda başrolü oynayan IMF’nin kendi senaryo analizlerinden yola çıkarak.  2020 yılında borcun milli gelire oranının %129’a düşmesi için Yunanistan'ın 2012 yılında %-4,2, 2013'de %0, 2014'de %2,3 GSYIH büyümesi elde etmesi gerekiyor. Karamsar senaryo şöyle (bana makul gelen bir senaryo): 2012’de %4,8 (baz senaryodan sadece 60 baz puan daha yavaş), 2013’de %1 (baz senaryodan sadece %1 daha yavaş) küçüldükten sonra 2014 yılında ancak artı büyümeye geçildiği durumda 2020 yılında borcun milli gelire oranı %160 olacak. Yani ilk üç seneki rakamlarda ufak oynamalar bile 2020 yılında borç oranı üzerinde büyük etki yapıyor. Burası Atina, buradan çıkış yok.

Ara sıra gazeteler Yunanistan’ın adaları Türklere satması gerektiğini yazıyor. Fena olmaz ama sanki pek de olmaz. Ama iş oraya gelene kadar daha kolay ve mantıklı bir çözüm var. Atina kapılarını genç Türk çalışan nüfusa açsın. Olumsuz uzun vade büyüme rakamlarının altındaki en büyük sorun demografi. Bu önerim bu sorunu net bir şekilde çözer. Uzun vadede artan iş gücüne katılım ve genç nüfusun verimli çalışmalarıyla potansiyel büyüme oranı ciddi bir şekilde artar. Üç çocuğu burada yapacağımıza Ege’nin öteki kıyısında yapalım.

Wednesday 22 February 2012

Tipik Bir Kriz ve Sonrası



Aşağıdaki yazıyı gecen Pazar günü yazmıştım. Teknik nedenlerden dolayı yayınlanmadığını fark ettim. Geçerliliğini yitirmiş değil. Bilakis dünkü PMI rakamları bu durumu daha da destekler oldu.

Dün Fenerbahçe, Sivas maçında maalesef şunu net bir şekilde gördüm ki ligimizde maçlar kazanılmıyor, kaybediliyor.  Aynı şekilde EuroSon da kendi içindeki maçı kaybetti gibi görünüyor. 

Yunanistan sağ olsun bölge ciddi bir ekonomik durgunluğa sürüklendi. Bu bir görüş değil. Son çıkan cari işlemler rakamları bize tipik bir ekonomik durgunluğa girildiğini gösteriyor. Diyeceksiniz ki biz bunu zaten biliyoruz. Ben buna pek katılmıyorum. Öyle olsa Fransa’da süpermarket çıkışı alınmış ekstra bir gofretin neticesinde bu ülkenin büyüme rakamının artı çıkması piyasaları bu denli mutlu etmezdi. Durgunluk tahmin ediliyor ama belki olmaz deniliyor ve o şekilde fiyatlanıyor olabilir. 

Biz cari işlemler açığı olan bir ülke olduğumuzdan cari işlemler fazlasının artması  bize sanki olumlu bir veri gibi geliyor. Ancak bu, Euro Son’da de-leveraging sürecinin hızlandığını gösteriyor. Bankaların kredi/mevduat oranlarındaki düşüş de hızlandı. Bir taraftan da finans hesabı bize bölgeden çıkan paranın da arttığını gösteriyor. Cari fazla 16,3 milyar Euro iken finansal hesaptan para çıkışı 23 milyar Euro. Aralık 2010 da bu rakam 44,1 milyar artıydı. Fed’den swap’la gelen yardım olmasa ödemeler dengesinde ciddi bir gedik olacaktı. Ee, dünya merkez bankası olmak da böyle bir şey işte. 

“Kaçan para”, artan cari işlemler fazlası, yavaşlayan para arzı ve azalan perakende satışlar bize tek bir şeyi gösteriyor: durgunluk. Ne kadar süreli olduğunu önümüzdeki aylardaki ekonomik politikalar belirleyecek.