Friday 16 March 2012

Dünya Bankası Türkiye Raporu ve Arda Turan


Hafta içinde çıkan Dünya Bankası Türkiye raporu gerçekten okunmaya değer (80 sayfa ama en azında Executive Summary okunmalı). Söylenenler kulağıma müzik gibi geldi çünkü uzun zamandır ülkemiz ekonomisindeki en büyük sorun olan cari işlemler açığının asıl nedenin tasarruf açığı olduğunu yazıyor ve söylüyorum. Dikkat ederseniz düşük tasarruf oranı demiyorum. Tasarruf açığı diyorum. Raporla ilgi çıkan birçok haber ve yorum bu önemli farkı göz ardı ediyor. 

Tasarrufların düşük olması kendi başına cari işlemler açığı yaratmaz. Cari açığın temelinde tasarruf ve yatırım oranı arasındaki fark vardır. Sonuçta %12’lik bir tasarrufunuz varsa ve yatırımın milli gelir içindeki payı da o seviyedeyse cari açık oluşmaz. Çin’in rakamların baktığımızda bu durumu net görüyoruz. %45 gibi akıl almaz bir yatırım oranına rağmen %50’yi aşan tasarruflar cari fazla verdiriyor. Sonuçta ne kadar ve nasıl büyüme hedeflendiği önemli. Bu bağlamda ülkenin tasarruf oranı (yorgan) dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefi (ayak) ile tutarlı olmalı yoksa “boom-bust” (hızlı büyüme - hüsran) döngüsü kırılamaz. 

Bu durum dün akşamki BJK-A Madrid maçını hatırlatıyor bana. “Avrupa’da final oynamak” gibi bir hedefle yola çıkarsanız, bu hedefi tutturmak için gereklerini de yerine getirmeniz gerekir. Maçtan birkaç hafta önce değil, yıllar önce. Maçtan daha ilginç olan, alkışlanacak bir oyun çıkararak karşı takımda olmasına rağmen tribünde birçoğumuzun takdirini kazanan Arda’nın maç sonrası söyledikleriydi. Daha disiplinli çalıştıklarını ve bu sayede güçlerini daha ekonomik kullanabildiklerini söyledi. Anahtar kelimeler: DİSİPLİN ve GÜCÜN EKONOMİK KULLANIMI. 

Arda’nın söylediklerini ekonomiye uygularsak şu sonuç çıkıyor. Eğer yerel yatırılabilir fon miktarınız düşük ve yatırım iştahınız yüksekse yapılacak yatırımlar içinden sermaye getirisi en yüksek olanlar seçilmeli. Bu şekilde verimlilik artışı da sağlanmış olur. İş gücüne katılım oranının da demografik profilden dolayı desteklendiğini hesaba katarsak ülkenin potansiyal büyüme hızı artmış olur. 

Farkındaysanız tasarruf arttırma tarafıyla değil yatırım tarafıyla ilgileniyorum. Raporda da sıklıkla bahsedilen ancak tam sonu getirilmemiş konu demografi. Uzun zamandır genç nüfusun risk almayı sevdiğini ve kredi kullanmaya meyilli olduğunu vurguluyorum. Demografik dalga olumsuza dönmeden ciddi bir tasarruf hamlesi zor. Başlatılan “yatırımcı seferberliği” ve bireysel emeklilik tarafındaki yeni düzenlemeler önemli adımlar ve olumlu sonuçlar verecektir.  Ancak biz bunlara rağmen büyük ihtimal hem kişisel bazda kazandığımızın üstünde harcamaya, hem de toplamda ülke olarak ayağımızı yorganımıza göre uzatmamaya devam edeceğiz. İşte bu yüzden yapılacak yatırımların sermaye getirisi açısından çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Hep kafamızda büyük projelerle büyük getiriler sağlanacağı fikri vardır. Ancak piyasa ekonomisi bunun aksine küçük deneylerle yüksek getiri olan yerlere sermayenin akmasını sağlar. Ses getiren projelerin ülkenin disiplinli çoğulcu (disciplined pluralism) piyasa ekonomik yapısını boğmaması gerektiğini unutmamak gerekir. 

Raporda tek eksik özel sektör tasarrufların hane halkı ve kurumlar olarak alt kırılımları. Bu rakamların da yakında açıklanacağı yazıyor dipnotlarda. Bu kırılımlar yetkililer tarafından ekonomik politikaların çok daha iyi kurgulanmasına olanak sağlayacaktır.