Wednesday 6 January 2010

COLA Turka

70'li yillarda iki petrol sokunun ardindan ve zamanin merkez bankasi baskanlarinin yanlis para politikalari sonucunda ABD'de enflasyon firladi. Ta ki Paul Volcker gelip masaya yumrugunu indirene kadar. Volcker, FED faizlerini %20'ye cikararak enflasyonu denize doktu...

Hikaye boyle bilinir, anlatilir, okullarda ogretilir. Ben de Volcker'in agzindan dinlemesem inanicam yukaridaki versiyonuna. Volcker enflasyonun firlamasinin asil nedenin COLA (cost of living adjustment) oldugunu anlatti bir konferansda. Enflasyon ciktikca zamanin guclu isci sendikalari hayat standardi ayarlamasi talep ediyorladi. Yani maas zamlari. Bu talepler aynen sendikalasmamis calisana da yansitildigindan ucret-fiyat artisi spirali cikti ortaya. Bu zinciri direkt faiz arttirimi kirmadi. %20 Fed faizi, ABD ekonomisini durgunluga itip issizligi %10 seviyelerine cikararak kirildi. Herkes sorumsuz para politikalarinin o yillardaki enflasyonu korukledgini soyler ama hic kimse bilmez ki enflasyonist 70'li yillarda para arzi dezenflasyonist 80'li yillara gore cok daha yavas buyuyordu. En buyuk sorumlu COLA idi.

Son gunlerde ulkemizde artan enflasyon ve yuksek emekli maasi zamlari aklima bu hikayeyi getirdi. Acaba bir COLA durumu olabilir mi?

Kriz suresince hem sunu savundum. Madem toplam talep bu kadar daraliyor, Merkez Bankasi neden enflasyonu dusurmek icin biraz daha caba sarfetmiyor.  Neden enflasyonda %0-%3 araligi hedeflenmiyor diye. Bu krizden en azindan bir azferle cikmis olacaktik. Bence buyuk bir firsat kacirildi. Tekrar artisa gecen enflasyon da bunu net bir sekile gosteriyor.

Ancak ciddi ve surdurulebilir bir politik yatirim yapilmiyorsa bu  issizlikle maas-fiyat artisi spirali biraz zor. Olmamali. Oyle bir egilim cikarsa tek hedefi enflasyonla savas olan merkez bankasinin mudahele etmesi gerekir. Para politikasi enflasyonla mucadelede tek arac gorunuyor. Lakin izlenen mali politikalar dolayli vergilerle yapildigi icin onlar da sorunun bir parcasi oluyor, cozumun degil.

Bu sartlarda enflasyon sahlanirsa gercekten COLA Turka olur.

Stratejist

Senelerdir "stratejist" unvaniyla yazi yazarim, televizyona cikarim. Sik sik sorulan sorulardan sonra sunu fark ettim ki yatirim ortaminda stratejistin ne anlama geldigi pek bilinmiyor.

Aslinda bu unvanin gecmisi cok degil. Ben bu ise basladigimda boyle bir unvan yoktu ortada. Varsa bile ben rast gelmemistim.

Bence yatirimda"stratejist" rolunun ortaya cikisi su sekilde gerceklesti. 90'li yillarda yatirim prosedurleri daha net bir sekilde tanimlanmaya baslandi. Varlik danismanlarinin (Asset Consultant) da on plana cikmasiyla birlikte fon yoneticileri artik sadece performans degil yatirim filozofilerini, prosedurlerini ve elemanlarini pazarlamaya basladi. Yani ortada bir performans var ama buna nasil erisildigini daha net bir sekilde bilmek ister oldu para sahipleri. Sektor giderek daha da seffaf bir gorunum kazanma yoluna girdi.

Bu baglamda ilk adim makro (top-down) ve mikro (bottom-up) analizlerin daha da net bir sekilde ayrismasiyla atildi.  Birkac istisna disinda bircok fon yoneticisi bu ikisinden karma bir yatirim proseduru cikardi ortaya. Ancak ilk denemeler pek basarili sonuc vermedi. Problem makro ekonomistlerle, mikro analistlerin farkli dillerde konusmasiydi. Ortada bir bosluk olustu, portfoylerde kopukluklar basladi. Makro kararlar portfoyu belli bir yone cekerken, mikro analizler farkli sinyaller veriri oldu. Hangi kararin neden verildigi anlasilmaz hale geldi.  Bu da fon performanslarini kotu etkiledi. Neticede hem analistin dilinden anlayan hem de makro background'u olanlar karar asamasinda yaptiklari sentezlerle yavas yavas on plana cikmaya basladilar. Bu rolun adi da "stratejist" oluverdi.

Sektore genel olarak baktiginizda -- fon yonetimi (buy side) ya da araci kurum (sell side) -- stratejist unvaniyla taninanlar mikro-makro sentezi iyi yapip burdan anlamli yatirim stratejileri doguranlardir. Benim ise basladigimda ilk ogrendigim derslerden biri iyi analiz yapanlarin karar asamasinda o kadar iyi olmadiklariydi. Ornegin iyi bir sirket analisti sirketi irdelerken iyisiyle, kotusuyle sirkete o denli iyi bilir ki karar vermekte gucluk ceker. "Al" derken sirkette bildigi olumsuzluklar aklina takilabilir. "Sat" derken acaba benim bildiklerimi piyasa da biliyor mu, butun bunlar fiyatlandi mi kuskusuna kapilabilir. Stratejsitler derin analizler yapmadiklari icin daha detached (ayrilmis) ve saglikli karar verebilirler.

Stratejsitlerin sorunlari ise farklidir. Birincisi ozellikle fon yonetimi tarafinda elini gercekten tasin altina sokanlardir. Ikinicisi iyi bir stratejist iki uç nokta arasında sıkısmıstır:

  • Bir taraftan sık sık karar degistirmiyecek
  • Ote yandan ise kararlariyla "evlenmeyecek". Sadece "çıkacak". Yani yeni haber ciktikca onyargisiz bir sekilde kararlarini yeniden degerlendirebilecek. Keynes'in dedigi gibi "When facts change, I change my mind" (Gercekler degistikce benim fikirlerim de degisir).
Sektorde en cok rastlanan pataloji kararlarina cok siki baglanmaktir. Fon yoneticileri ve analistler ornegin bazı hisselere asik olurlar, bazı sirketlerden nefret edebilirler. Isler istenildigi gibi gitmediginde de "piyasa yanlis, ben dogruyum" cok sik duydugumuz bir aciklamadir. Yine Keynes'den bir alintyla noktalamak istiyorum bu yazimi: "Markets can remain irrational longer than you can remain solvent" (Piyasalar seni iflasa goturene kadar rasyonellik disi haraket edebilirler).