Thursday 16 June 2011

Landing


 Biraz uçak havası solumuş herkes bilir. Uçuşların en riskli bolumu kalkış ve iniştir. Kalkalı çok oldu, uzun zamandır inilmesi gerekiyor ancak bazı özel sebeplerden dolayı bir süredir ineceğimiz alanın etrafında turluyoruz. İki seçenek görünüyor. Birincisi benzin bitmez diye dua edip mümkün olduğu kadar uçuşu uzatmak. Öteki, bu riski göze almadan bir an önce kendi inisiyatifimizle inişe geçmek. Ama bir şekilde inilecek. 

Uçak benzetmesinden farklı olarak ekonomik büyüme ne kadar uzun olur ve bu süreçte ne denli büyük dengesizlikler yaratılırsa iniş o kadar sancılı geçer. Yanlışlarda ısrar kriz doğurur. Kim ne çeşit ekonomik teorilerle bu durumun “yeni ortam” olduğunu ve sürdürülebilirliğini kanıtlamaya çalışırsa çalışsın durum değişmez. Yer çekimi herkese adil davranır. Bunun en ekstrem örneği 2008 krizidir. İnmek istemeyenleri indirdiler bu krizde.  Beklenmedik bir yerden.  Sonrası bildiğiniz gibi.

Son Yunanistan örneği bize bir şey daha öğretmiş olmalı. Doğru politikaların uygulanmaya başlaması başarı için bir garanti olmadığı gibi piyasalar için de bir alım fırsatı da yaratmadı. Geçen senen açıklanan ekonomik paketleri alımla kutlayanlar maalesef yaslı gözlerle su anki tabloyu izlemekte. Doğru politikaların belirlenip uygulanmaya koyulması bir sürecin başlangıcıdır, bitişi değil. Bunlar çok dramatik örnekler oldu diyenleriniz olabilir. Onlara daha yumuşak iniş olan Hindistan örneğine bakmalarını öneririm. Bu sürecin nasıl geçirildiğini bu ülkede piyasaların son aylardaki performansından izleyebilirler. 

Dengesizliklerden kurtulmak için kemer sıkmak aynı zamanda can da sıkar. Sıkmalı, yoksa bir işe yaramaz. Mali ve/veya para politikaları uygulanarak başlatılan bu dönem, dengesizliklerin boyutu ve hedeflenen noktanın uzaklığı ile doğru orantılı olarak uzun bir süreç olabilir. Bu ekonomik politikaların uygulanacak olması her ne kadar orta ve uzun vadede gerekli ve olumlu olsa da kısa vade de ekonominin büyük kesimini üzer. İşin bir başka boyutu da belirsizliktir. Bu süreçlerde iki belirsizlik ön plana çıkar. Birincisi ekonomik politika belirsizliği (policy or regulatory uncertainty). Bu hangi araçlar kullanılacak ve hangi sektörler hedeflenecek belirsizliğidir. İkincisi ise “akşamdan kalmışlar” belirsizliğidir. Bunların tespiti güç olduğundan dikkatli davranmak gerekir.