Tuesday 24 September 2013

Dude, where is my taper?


Hiç kuşkusuz önümüzdeki beş yılın en önemli ekonomik gelişmesi ultra gevşek para politikalarından çıkış süreci olacak. Bu yüzden bu sürecin başlangıcı olarak nitelendirilen Fed’in piyasadan tahvil alımlarının  azaltılması (taper) şu anda piyasaların en çok önem verdiği konu.

Baştan itiraf edeyim, ben bu süreç geçen hafta başlayacak diyenlerdendim. Her ne kadar ekonomik veriler çok iç açıcı olmasa da Fed’den yaz boyunca gelen söylemler piyasaları buna hazırladığı ve kurumun piyasaları azami bilgilendirme politikaları göz önünde bulundurulduğunda azaltma gelmeyince açıkçası şaşırdım. Arkasından farklı üyelerden gelen açıklamalar da biraz kafa karıştırıcı oldu ve piyasalarda dalgalanmaları arttırdı.

Dünkü Fed üyelerinin açıklamaların ardından acaba Fed piyasalara gerçekten dalgalanma mı enjekte etmeye çalışıyor diye düşünmeye başladım.  Yani bir çeşit kostümlü prova olabilir Mayıs’tan beri yaşadığımız. İlk satırlarda yazdığım gibi bu süreç önümüzdeki 5 yılın en önemli ekonomik gelişmesi olacaksa Mayıs’tan beri olanlar çok kısa bir zaman dilimi. Bir bakıma Greenspan’in 1996 yılında söylediği “irrational exuberance” sözcüklerinin kendisi yok ama etkisi var. Fed daha çok veriye hakim olup zaman kazanırken piyasaları da kontrol altında tutmuş oluyor. Fazla iyimserlikle varlık fiyatlarının şişmesi önlenmeye çalışılıyor olabilir.  

Aksi takdirde benim aklım almıyor: 2 senelik faiz artırmama garantisi verilecek ama aylık veriler ile para politikasının daha önemli ayağı olan QE’lerin büyüklüğü belirlenecek.

Bir başka seçenek ise yine Greenspan’in söylediği gibi “beni anladığınızı sanıyorsanız, iyi dinlememişinizdir” olabilir. Biz gerçekten veri bağımlılığı kavramını pek anlamamış olabiliriz. Gavyn Davies’in deyimiyle Fed’in ne denli güvercin olabileceğini unutmamak lazım”.

Bütün bunlar ışığında ne zaman olur derseniz: Ekim’de yeterince veri görülmemiş olacak; Aralık ayı dar likidite ayı, tehlikeli; Ocak’ta başkan değişecek; Mart çok geç. Bir de ekonomik döngülerin çok kısaldığını göz önünde bulundurursak Mart ayında nasıl bir tablo ile karşılaşacağımız soru işareti. Ben hala Eylül toplantısında açıklama gelmemesini kaçırılmış bir fırsat olarak görüyorum. Bundan sonra zamanlama daha da zor olacak. Bu konuda temel göstergelerle ilgili daha detaylı bir yazı yazacağım.


Son olarak Atlantik’in bir yakasında Bernanke likidite okyanusun derinliklerinden nasıl çıkacağını düşünürken öteki tarafta Draghi tüple kurşunsuz dalan bir dalgıç gibi ne kadar palet çırpsa da suyun yüzüne çıkmayı engelleyemiyor. LTRO ile fonlanan bankalar bu fonları hızla geri ödüyor. Son rakamlar likidite fazlasının sadece €220 milyara düştüğünü gösteriyor. Bu seviyeler daha önce ECB’nin yeniden sisteme müdahale edeceğini söylediği seviyeler. Hafta başında Draghi de bu durumu bir kez daha dile getirdi.

Her ne kadar fonlama şekilleri farklı olsa da iki büyük merkez bankası arasındaki fark ilk defa bu denli açık olarak ortaya çıktı. Taper başladıktan sonra bu durum piyasalara yön vermeye devam edecek.