Tuesday 30 April 2013

Zayıf ekonomi, güçlü piyasa bilmecesi




Piyasalara yatırım yapanlarınız bu bilmeceye fazla kafa yormadan hisse senetlerindeki yükselişin tadını çıkartıyor şüphesiz. Geri kalanlarınız tahminim bu duruma pek anlam veremiyordur. Biraz haksız sayılmazlar. Sonuçta hisse senetleri reel ekonomiyi temsil eder. Hatta son zamanlarda reel ekonominin önemli parçalarından emtia piyasası da pek olumlu sinyal vermiyor. 

Geçenlerde yazdım. Piyasadaki genel yaklaşım: yazı geldi ben kazandım, tura geldi sen kaybettin. Kısaca kötü rakamların merkez bankalarını halk deyimiyle daha çok “para basmaya” yönlendirerek piyasaları destekleyeceği, iyi rakamların ise ekonomiler krizden kurtuldu diye yorumlanıp alım yapılan bir ortamdayız. Merkez bankalarının para politikaları tam istenilen sonucu veriyor ve sermayeyi risk almaya itiyor. Bu şu an için hala sadece finansal piyasalarda kendisini gösteriyor. Umut bu durumun yavaş yavaş reel ekonomiye sıçraması. Düşen borçlanma faizleri ile borç, artan hisse senedi fiyatlarıyla da öz sermeye maliyetlerinin düşmesi ile yatırımların artması hedefleniyor.  Başarılı oldu mu? Tartışılır. Başarısız diyemiyorum çünkü yapılmasaydı ne olurdu sorusunu yanıtlamak zor. Para politikası aktivistleri Japonya’yı örnek gösterip hiçbir şey yapmamanın nelere mal olabileceğini anlatıyorlar. 

Daha derinde aslında aşina başka bir dinamik var. Büyük bir grup ekonomik anlamda gerçekleşmeyen para basma politikalarının er yada geç enflasyon yaratacağını beklerken aslında gözlerinin önündeki enflasyonu kaçırıyorlar. Hem de bu senaryo Greenspan sayesinde hem 90 yılların ikinci yarısında hem de 2000’li yıllarda Nasdaq köpüğünün patlaması ardında ortaya çıkmiştı. O zaman da enflasyon mal ve hizmetlerde fiyat artışlarından çok kendini varlık fiyat yükselişinde göstermişti. 

İşte ben bu yüzden ABD hisseleri dışında Alman hisse senetlerini ve ardından da Alman gayrimenkul yatırımlarına yöneldim ve bunları tavsiye ettim. Likit varlıktan, daha az likide doğru. Sayın Merkel de geçen hafta ECB faiz artırımının Almanya için daha anlamlı olacağını söyledi. Aklın yolu bir. Hem bu faizler çok düşük hem de Euro bu sevişlerde Almanya için çok zayıf. Sonuç çok net bir reflasyon vakası. Enflasyon bildiğimiz anlamda gelmiyor çünkü bütün dünyada bir kapasite fazlası var. Baksanıza Çin bile artik üretip ihraç ederek büyümenin zorluğunu anladı. Bir de Japonya’nın yeni para politikası sayesinde ülkenin artık deflasyon ihraç ettiğini eklersek son çıkan dezenflasyonist trendi daha iyi anlarız. 

Hep yazıp söylediğim gibi krizden bu yana sürdürülen ekonomik politikalar tam bir deney. Nereye varacağı ancak varınca anlaşılacak. Son moda ise Rogoff-Reinhart çalışmasını karalayarak mali kemer sıkmaya ara verme. Sıkarak büyüme olmadı. Sıkmadan büyüme gelirse ne ala yoksa deneylere devam. O kadar çok şey deneniyor ki başarılı olunursa hangisinin işe yaradığı bile belli olmayacak. Yani herkes “biz söylemiştik” diyecek. Ancak piyasaları yukarı itme konusunda başarı tartışılmaz. Ne kadar mı sürer? Size Lord Keynes’den alıntı ile cevap vereyim:

“Markets can remain irrational longer then you can remain solvent”.

No comments: