Friday 24 August 2012

China: Lost in Translation


Çin ile ilgili bildiklerimiz, bilemediklerimiz ve yanlış arz edilenler var. Bunları anlatmak için konuya çok farklı bir yönden girelim. 

Yapabilirlik ve istek kavramlarının birbirinden farklı olduğu genelde unutulur.  Örneğin işe eleman alınacağı zaman bunların her ikisinin de olması tabi ki mükemmel olur ancak ikisinden biri olacaksa benim terciğim hep istek yönünde olmuştur. Öğrenme isteği bence en kritik kriterdir. Çünkü her ne kadar bizim camiada yapılan işler abartılsa da sonuçta belli bir sürede öğrenilemeyecek şeyler (rocket science) değildir. 

Çin ile ne alakası var derseniz anlatayım. Çin ekonomisinin yavaşlaması konusunda çok şey yazılıp çiziliyor. Ancak yukarıda söylediğim ayrım göz ardı ediliyor çünkü birçok ülke yönetiminde ya biri var ya da öteki. Çin de ikisi de mevcut gibi varsayılsa da bu sadece belli alanlar için geçerli, ekonominin tümü için değil. Aslında hareket alanları dar.  2007-2008 krizi sırasında panikleyen Çin yönetimi inanılmaz bir yatırım planı açıkladı ve kısa sürede bunları gerçekleştirdi. Artan yatırımlar bir taraftan sermaye getirisini düşürürken öte yandan bankalara ödenemez krediler olarak geri geldi. Sistem bayağı bir darbe aldı. Böyle bir durumda ekonomik yönetiminin yapabileceği fazla bir şey yok. Dönemsel faktörler kendini temizleyene kadar düşük getiri sürecek ve ekonomideki nakit akışını olumsuz etkileyecek. 

Öte yandan krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte Çin hükümeti bazı sektörlerde frene basma ihtiyacı hissetti. Bilindiği üzere bu sektörlerin başında gayrimenkul geliyor. Bu sektördeki yavaşlama yetkililerin hem istek hem de yapabilirliklerini gösteriyor. İşte tam bu noktada da yanlış bilgilendirme devreye giriyor. Geçenlerde Çin merkez bankasının gayrimenkul sektörü ile ilgili açıklamalarına gelen yorumlar alenen yanlıştı. Banka, sektörde sıkışan şirketlere “liquidate” derken basında yer aldığı gibi “korkmayın likidite geliyor” değil elinizdeki envanteri eritin ve likiditenizi yükseltin demek istiyordu. Zaten piyasa gelmeyen likiditeyi 2009 senesinden beri en düşük seviyelerine gelen Çin hisse senedi endekslerinden takip edebilirsiniz. 

Sonuçta spesifik olarak bu sektörde ve genel anlamda ekonomideki yavaşlama şu an arzu edilen bir durum. Piyasa ekonomistleri yetkililerin kısa vadede bu durumu müdanelerle değiştirilebileceğini düşünüyor. Bence bu doğru değil ve yapabilirliklerinin sınırı belli. Bu bağlamda bilmediğimiz ise hangi büyüme rakamının hükümet tarafından kabul edilebilir olduğu ve panik düğmesine ne zaman basılacağı.  Başta emtia piyasaları olmak üzere global büyüme ile ilgili birçok beklenti buna dayanıyor ve biz cevabini bilmiyoruz. Biliyor gibi görünenlere de pek inanmıyoruz.

Yapısal anlamda orta vadede ekonomik modelini üret-ihraç etten yerli taleple büyüye geçirme sürecinde olan Çin kısa vadede istese de keskin dönüşler yapamayabilir. İşimiz öldü, bitti denilen ABD ekonomisine kaldı yine.