Monday 21 March 2011

Known-Unknowns

Japonya’da deprem olduğundan beri devamlı uzmanları dinliyorum. Bir yatırımcı olarak değil bir risk yöneticisi olarak dinliyorum. Ben mi yanlış yapıyorum diye bakıyorum ama olanlara bir anlam veremiyorum. Japonya gibi:
  • ·        Radyasyon geçmişi olan,
  • ·        Deprem riski yüksek,
  • ·        Enerji kullanımı üst safhada,
  • ·        Hemen hemen hiçbir enerji kaynağı olmayan ve tamamen dışarıya bağımlı,
  • ·        Teknolojik anlamda dünya liderlerinden

bir ülkenin nasıl böyle bir duruma düştüğünü mantığım almıyor.

Herhangi bir yatırım yaparken bununla ilgili bir risk analizi yapılır. Nükleer yatırımlarda kaza riski de göz önüne alınan risklerden. Burada her riske verilen olasılık oranı ile olduğunda yaratacağı hasar oranı çarpılıp ağırlıklı bir ortalama bulunur.  Bunu her risk yöneticisi kendi firması için yapar.

Japonya durumunda şu anda meydana gelen olayın çok düşük olasılık olduğu fikrine katılıyorum. Ancak yaratacağı hasar bu ada ülkesinde “adayı terke” kadar gidebileceği için buna karşı riski azaltacak değil yok edecek önlemler geliştirilmiş olmalıydı.  Helikopterle reaktöre su dökerek soğutmak taşıma suyla değirmen döndürmekten beter. Teknoloji lideri Japon bilim adamlarının nasıl bugüne kadar böyle bir olaya karşı herhangi bir teknoloji geliştirilmediğini aklım almıyor.

Şu an alternatif enerji şirketlerini yatırım yapacak olsam ABD piyasalarına bakarım ilk. Sonra Almanya, belki sonra Çin ve Kore. Ama Japon şirketleri hiç aklıma gelmez. Çünkü çok bariz olarak alternatif enerji şirketi yok ortada. Yukarıda verdiğim parametreler altında Japonya’nın alternatif enerji sektöründe teknolojik lideri olmamasını da anlamak mümkün değil.

Yazının başlığı Donald Rumsfeld’in risk yönetim literatürüne soktuğu terimlerden biri: bilmediğimizi bildiğimiz. Kimileri buna Taleb’in “Siyah Kuğusu” diyor. Yani düşük olasılıklı ancak olunca etkisi büyük olaylar. Burada önemli olan “düşük olasılıklı” kelimeleri. Sıfır olasılıklı değil. Böyle olunca önlem gerekiyor. Benzer durumda bankalar bu küçük olasılıklı riskleri Value at Risk  (VAR) hesaplarında yok sayıp sonunda krize sebep olmuşlardı.

Nicholas Taleb bu durumları opsiyonlarla yatırıma dönüştürüyor.  Piyasalara baktığımız zaman $200 ham petrol call (alım) opsiyonlarına yatırım yapıldığını görüyoruz. Bir grup yatırımcı bu düşük olasılıklı ancak yüksek etkili fiyat seviyesini şimdiden satın alıyor.  Japonya nükleer sorunu, bütün dünya için bir uyandırma araması olabilir. Bu durumun nükleer santrallerin inşası konusunda soru işaretleri yaratıp enerji talebinin başka yönlere kaydırılma riski fiyatlanıyor.  Bu da çok doğal.