Tuesday 27 December 2011

Uçmak


Bir önceki yazımı havaalanında uçak beklerken yazdım. Bundan sonra olanlar istek parçaları çelişkilerini bir anda unutturdu bana. Uçakta ön tarafa doğruydu yerim. Koltuğuma yerleşirken bir arka sırada duran hostesin sabır ve güler yüzle yolculara yardımcı oluşunu dinledim:

Yolcu1: 31B?
Hostes: Uçağın arkasına doğru sağ tarafında
Y2: 24F?
H: Uçağın ortasında sol tarafta
Y3: 27D?
H: Işıklardan sağa dönün, bakkala sorun o gösterir…

Aklım almadı gerçekten. Her üç yolcudan biri biniş kartını gösterip yerini soruyordu. Uçak da Airbus A321. Yani standart tek koridor, sağda solda üçer koltuk. 

Şaşkınlık içinde tamamladım kısa uçuşumu.  Akşam kendimi Bloomberg International’ın önüne attım. Adı lazım değil bir global fon yöneticisi meslektaşım soruları cevaplıyordu. Reklama girmeden önce altın ile ilgili $3000 ile $7000 arasında tahmin verince ilgimi çekti. Ben geniş aralıklı tahminleri severim. Alçak gönüllülük gösterir. Ancak görüşmenin devamında ne kadar yanıldığımı anladım. Bu tahmin tamamen teknik analize dayansa bile daha çok sevinecektim. Değişik para arzı rakamlarının %50 ile %100 arasında altın tarafından desteklenmesi varsayımı altında yapılmış. Çin dahil mi değil mi muallakta. Kur tahminleri de merkez bankalarının taşıdığı altın ile doğru orantılı değer kazanıp kaybedecek uzmana göre. Bu durumda uçuruma gidecek ilk para birimi sterlin. Buraya kadar her şeyi kabul edebilirim. Sonuçta bir görüş. Ayni fikirde olmamız gerekmiyor. Ancak son bölümde Eurozone ve Euro ile ilgili olumlu söylemleri başladı. Buna da diyecek yok. Ancak kağıt paranın yok olacağını düşünen ve bu yüzden altınla desteklenmeyen para birimlerden kaçan bir yatırım uzmanının %7’e çıktı diye İtalyan bonoları için “kaçırılmaz fırsat” demesi bardağı taşırdı. Kitabı çıkıyormuş bu meslektaşımın. . Acaba kitaplar shortlanabilir mi? 

“Against stupidity, the Gods themselves contend in vain” Friedrich Schiller (Joan of Arc)

Saturday 24 December 2011

İlk çatlak


Havaalanına gelirken radyoda dinledim. Yılbaşı zamanı en çok istek alan parçalardan biri Steve Wonder'ın "I just called to say..." şarkısıymış. Şarkının ilk dizesi "No New Year's day...".  Bu bana Einstein güzel bir sözünü hatırlattı: Sadece iki şey sonsuz. Birincisi evren, ikincisi aptallık... Ancak birincisinden pek emin değilim." 

Başlıkta çatlak yazdım diye çatlaklık anlamı çıkarmayın. Kastettiğim başka. Son zamanlarda bitmek tükenmek bilmeyen kurtarma operasyonlarına karşı ilk çatlak ses Yunanistan'ın CDS tetiklemeyen default durumuna karşı çıktı. Vega Asset Management, bono tarafında tanınan bir hedge fon, %50 üzerinde saç kesimine karşı çıktığını kendi gibi diğer büyük yatırımcılarla paylaşmaya başlamış. Yetkililer bu bono değişimini sene sonuna kadar tamamlamak istiyorlardı ve bu swap Yunanistan kurtarma operasyonu II'nin önemli parçalarından biri. 

Bu sadece küçük bir örnek. Uzun zamandır herkesin eli taşın altında olduğu için EuroSon yetkilerinden bir şey çıksın da ne çıkarsa çıksın yaklaşımı hakimdi yatırımcılara. Ancak kısa vadeli banka likidite sorunları beklediğim gibi ECB'nin banka sistemi için lender of last resort ya da limitsiz kredi verici olmasıyla bir nebze olsun azalmış görünüyor. Mali birlik ise şu an yatırımcıların yatırım ufkuna girmiyor. O yüzden Santa gelip gittikten sonra şapkasını önüne koyup düşünecek yatırımcılar.

Bu derin düşünceler sonucunda daha fazla çatlak ses çıkar mı bilemem. Anneler gününde en çok istek alan şarkılardan biri Pink Floyd'un The Wall albümünden "Mother" şarkısı olunca bize kenarda durup gelişmeleri yüzümüzde bir gülümsemeyle izlemek düşer.  

Mutlu Noeller.

Monday 12 December 2011

Neyi Kurtarmaya Çalışıyorlar?


Bugün medyada çıkan ve dünkü yazıma gelen yorumlar ışığında bir konuyu tekrar aydınlatma gereği duydum. 

Euro kurtarma değil EuroSon kurtarma operasyonunu izliyoruz. Bu süreç içinde Euro’nun dengeli bir şekilde değer kaybetmesi iki nedenden dolay çok olumlu:

1.      Hızlı düşüş bir taraftan Euro varlıklarından kaçışı gösterirken öte yandan kendi içinde bu kaçışı hızlandıran bir durum ortaya çıkartır. Her ne kadar Cuma günü yapılan açıklamalar yatırımcılara Euro varlıkları tutmak için herhangi bir neden sunmasa da en azından topyekûn kaçış yok şu an için. Bunda ECB bazuka beklentisi de önemli tabi.

2.      Kurlar çözümün bir parçasıdır. Zayıf Euro rekabetçi olmayan ülkelerin topluluk içinde gerçekleşemeyen rekabeti düzletme sürecini en azından topluluk dışındaki ülkelerle yapma şansı tanıyor. Bu çok önemli.  Deflasyon sürecini bir nebze olsun azaltır. Almanya gibi hali hazırda rekabetçi ülkeleri ise çok daha güçlü yapar. Bu yüzden Armageddon bir şekilde önlenirse Alman hisseleri tekrar ön plana çıkar. 

Sunday 11 December 2011

Maastricht V2.1


Pazar günü kafanızı fazla karıştırmak istemem. Bu yüzden geçen hafta toplantılarda alınan kararlarla ilgili gelen sorulara ben de bir soru ile karşılık vermek istiyorum:

Eski Maastricht kriterlerine rağmen bu duruma gelindiyse yeni otomatik tokat yöntemi neden başarılı olsun? Öyle ki Maastricht kriterlerinin hayatta kaldığı süre aslında global ekonominin çok hızlı büyüme trendinde olduğu ve borçluluk oranlarının düşük seyrettiği bir periyottu.Yeni kararların uygulanmaya başlanma noktası oldukça sıkıntılı. 

Nasdaq köpüğünün patlamasının ardından gelen çok kısa süreli bir yavaşlama sonucunda bile 2001’de 4, 2002 de 4, 2003’de 5 ülke bütçe açıklarında kriterleri deldi. Almanya üç yıl üst üste ve Fransa iki yıl üst üste bütçe kriterlerini tutturamadı ancak birbirlerini affedince hiçbir yaptırım olmadı. Ekonomi 101 okuyan her öğrenci bilir. Ekonomik daralma veya yavaşlama sürecinde kemer sıkma, işleri daha da vahim hale sokar. Bunların ışığında mali birliğe koşmak biraz göle maya çalmak gibi sanki…

Mali tarafta (solvency) çok olumlu olmamakla beraber likidite tarafında daha olumluyum açıklamaların ardından. Kısaca iş bölümü: “IMF, sen sovereign (ülke) tarafla ilgilen…ECB, sen de bankalarla”. Durum böyle olunca ECB’nin piyasaya likidite sunmasının önünde engel kalmadı. ECB ülkeler için lender of last resort (son borç veren) olmak  istemiyordu. Bankalar için böyle bir görev üstlenmesi doğal. Bu durum piyasadaki teminat sorununu da azaltacağı için kısa vadede kredi daralamasana engel olabilir. Olur diyemiyorum. Çünkü piyasa bütün bu açıklamaları olumsuz karşılarsa artan risk yönetim bazlı teminat talebi yine toplam teminat arzını aşabilir. O yüzden önümüzdeki günler kritik olmaya devam edecek. 

Tabi ben bunları yazarken hala kredi derecelendirme kurumlarından bir haber çıkmamıştı. Burada gerçekten ilginç ve derin bir soru var: Sub-prime krizinde önemli rolü olan kredi derecelendirme kurumları acaba EuroSon’un da tetikleyicisi olmak konusunda ne düşünüyorlar? Tahminim şu anda kapalı kapılar ardında en çok tartışılan konu budur. 

Wednesday 7 December 2011

Fikrimi değiştirdim!


Bugün TV'de bir kez daha euro tutmam dedim. Ama aşağıdaki link’ten Euro'nun 10. yıl videosunu seyredince biraz duygulandım, acaba çok mu sert konuşuyorum diye düşündüm.   Bu Youtube’da diye şaka sanmayın. ECB tarafından reklam amaçlı hazırlatılmış. Her ülkenin resmi web sitesinde var. 


Size değişik bir perspektif. Geçen Ağustos ayında doların 150. doğum gününü kutladık. Dolar bu süreçte ne badireler atlattı. Rezerv para konumuna hayatının ancak ikinci yarısında ulaştı.  Aslında en zor yılları ilk yıllarıydı. İç savaş sırasında birçok kez yok olma tehlikesi geçirdi. Bu açıdan bakıldığında Euro gibi yeni bir para biriminin 10.yılını bu kadar sorunlu bitirmesi çok büyük sürpriz olmamalı.

Euro global finans için çok büyük bir şans. Dünyanın daha çok dalgalı kura ihtiyacı var. Bu dönem atlatılınca daha sağlıklı bir euro çıkacak ortaya. Özellikle sağlıklı sözünü kullanıyorum. Güçlü desem değer kazanacak gibi algılanır. Benim üstüne basarak söylediğim kurlar çözümünün parçasıdır, sorunun değil. Euro zayıf olsun ki topluluk içinde gerçekleşemeyen rekabet sorunu topluluk dışı ülkelere karşı gerçekleşsin. 

Bazı ülkeler için EuroSon ama euro son olmasın.

Yeni yıla girerken hep birlikte nice 10 yıllara Euro diyelim.