Tuesday 31 March 2009

Sonunda geldi catti G20. Gorunuse bakilirsa yarin Londra'da ise gelmek bayagi bir zor olacak. Finansin merkezi olan City'de cok buyuk bir yuruyus ardindan Bank of England (merkez bankasi) onunde ciddi bir miting bekleniyor. Ise gelmeyi dusunenlere polis takim elbise giymemelerini oneriyor. Zamaninda poll tax (kafa vergisi) karisiti cikan buyuk catismalar gibi catisma riski oldugu soyleniyor. Umarim o kadar ileriye gitmez isler.

Bugun beni sasirtan iki konuya yer vermek istiyorum. Birincisi G20 zirvesi oncesi sikca konusulan baska bir konu: erken uyari sistemi. Nasil olacak, kim tarafindan izlenecek, kriterler neler olacak gibi detaylar tartisiliyor. Tamam boyle bir sistem fena olmaz ama benim kariyerim sirasinda olan butun krizler bangir bangir geliyorum dedi. Birinin cikipta "isler kotu gidiyor, dikkat edelim" demesi neyi degistirirdi bilemiyorum. Nitekim 1996 yilinda zamanin Fed baskani Greenspan meshur "irrational exuberance" sozunu soyledi. Ardindan neler oldu gorduk. Gunumuzun en buyuk hisse senedi kopuklerinden biri cikti ortaya. Bu isimle kitaplar yazildi Nasdaq kopugu patlamsinin ardindan ama yine de 2003 -2007 arsindaki kopukler engellenemedi.

Dogrusu finans camiasinda biraz sac agartmis herkes finansal simyanin goz yaslariyla son bulacagini biliyordu. Bilmemek degildi sorun... hirs ve acgozlulukdu. Bunlar da insanin dogasinda var. Tarih hep ayni sorunlarla dolu. Erken uyari sistemi nasil ise yarayacak anlamadim. Bu isler bir kere ivmelendimi durudumak zor. Onemli olan baslatmamak. Bu kounda atilacak her adima varim. Ozellikle de kredinin sinirlandirilmasi bir numarali arzum.

Ikinci konu yine G20 zirvesinde tartisilacak ve son aciklamada kesnlikle yer alacak bir konu: korumaciliga karsi savas (anti-protectionism). Ben bunu hic anlamiyorum. Tamam ticaret cok onemli, elimizden geldigince ticaretin zarar gormemesi icin hersey yapilmaliyiz. Ancak her ulke kendi capinda "stratejik" diye dusundugu sektorleri korumaya calisiyor. Kimi otomativ sektorune batmasin diye ucuza yada bedavaya kredi veriyor. Bir baska ulke endustriel kapasite fazlasini ozel sektorden satin aliyor... Ornekler cok... Ote yandan her ulke elinden geldigince para birimini zayif tutmaya calisiyor. Yani yerli talep eksikligini yabanci taleple gidermeye calisyorlar. -- ihracatla. Bunlarin hepsi rekabet karsiti politikalar, korumacilik. Nerde kaldi anti-korumacilik? Nerde kaldi yapici yikim (creative destruction -- Sshumpeter)?

No comments: