Friday 7 September 2012

ECB > Fed

18 Kasım 2011 günü ilk LTRO öncesi “ECB Fed olmayacaksa ben yokum” diye EuroSon’a yatırımlara devam etmek için ECB’nin Fed gibi hareket etmesi gerektiğini yazdım. Dünkü açıklamalarla ECB Fed olmayı bırakın Fed’in işini de yapar oldu. Hep yazıp söylediğim gibi ABD ekonomisi için en büyük iki riskden biri Eurozone krizi ve/veya bölgede içinden çıkılamaz bir durgunluk. Sayın Draghi bu konuda elinden geleni yapmaya çalışıyor.

Bugün açıklanan zayıf tarım dışı istihdam rakamları Fed’i biraz daha QE3+ yönüne itebilir. Ama ben Ben olsam tuzum kuru kalsın ister, elimden geldiğince sözle müdahale eder ve Avrupa’dan iyi haberler beklerdim. ABD için ikinci büyük risk mali uçurum. Bu konuda bir anlaşma sağlanamazsa o zaman ekonominin gerçekten ciddi müdahaleye ihtiyacı olacak. İşin ilginci Fed 2013 büyüme tahminleri mali uçurumu hiçe sayar durumda.  

Kötü ekonomik verilere bakınca kafanızdan şöyle bir soru geçiyordur eminim: Ekonomi zayıf giderken nasıl oluyor da hisse senetleri zirveleri zorluyor. Bu sorunun cevabı aslında kolay. Kısa vadede likidite uzun vadede ise büyüme gibi daha temel değerler piyasaları yönlendirir. Her ne kadar gerçek anlamda bir likidite yaratılmasa da aslında gerçekleşen risk priminin düşmesiyle birlikte bir likidite etkisidir. Yani aynı nakit akışı için (hisse senetleri için temettü) daha düşük bir ıskonto oranı kullanılınca değer de yükseliyor. Yapmayı düşündüğünüz bir yatırımı daha düşük bir finansman maliyeti bir anda çok daha çekici kılar. İşte tam bu gerçekleşiyor. Çok şaşıracak bir şey yok.

Hisse senetleri kendi başlarına ucuz değil ama uzun vadeli bono faizlerine göre nispeten çekici. Bu bonolarda bir süredir birçok ‘acaba’ endişesi ve bunların getirdiği ekstra risk primi vardı. Bu risk primi düşünce hisseler ralli ediyor. Peki, nereye kadar? Bunun için önemli bir sorunun cevabını bilmek gerekiyor. O soru ne mi? AZ SONRA…

No comments: