Tuesday 30 November 2010

El Clasico

“Christmas comes, but once a year“. Yani Noel maalesef senede bir kez gelir.  El Clasico iki kez. Bu biraz benim dolar stratejime benziyor. Senede iki, bilemediniz üç defa haklı çıkıyorum. Ancak El Clasico gibi doğru olduğum zamanlar gerçekten eşsiz.  

Bu konuda son yazdığımda QE2 beklentisinin doları zayıflatmasının gayet doğal olduğunu ama yine de Euro alınmaması gerektiğini vurgulamıştım. Altını çizmek lazım şu an biraz piyasa paniğinden dolayı dolara kayışı bir kenara koyarsak aslında bir Euro zayıflığı mevzu bahis. Euro’nun zayıflaması problemler için gerekli fakat yeterli değil.

Yine El Clasico’da net bir şekilde görüldüğü gibi Messi gibi bir usta bir kez topla hareketlenmeye başladığında durdurmak imkansız. Dünya kupasında birçok takımın fark edip uyguladığı gibi onu ilk başta durdurmazsanız işiniz zor. Ayni AB’de olduğu gibi. Bu sorunlar ilk konuşulmaya başladığından bu yana o kadar zaman geçti ki artık piyasa hiçbir şekilde bu işin düzeleceğine inanmıyor. Haksız sayılmazlar. Sorunlar yapısal. Yara bandı işe yaramıyor. Sadece likidite değil solvency, yani borç ödeyebilme sorunu. Her nasıl şu anda kurtuldu diye örnek gösterilen İzlanda zamanında finansal krizi ülke krizine çevirdiyse, İrlanda da bir kez daha banka ve ülke  (sovereign) riski arasında bir fark olmadığını hatırlattı bize. Bu böyle olunca da ileride olası borç yeniden yapılandırma kendi içinde politik bir boyut kazanıyor çünkü bir ülkenin default edebilmesi için Eurozone maliye bakanlarının top yekun karar vermesi gerekiyor. Yani moral hazard'dan kaçarken, piyasaya takılınıyor.  

Sonuçta yatırımcılar da doğal olarak bu kurtarma olaylarına artik çok sıcak bakmıyor. Neticede Eurozone kendi koyduğu kuralları yıkmaya, revize etmeye devam ediyor ve belirsizliği arttırıyor. Ben gerçekten bir yatırım aracı olarak Euro neden satın alınır, olanlar da neden tutulur anlamakta hala güçlük çekiyorum.

Son olarak El Clasico’da futbol oynanıyorsa biz de ne yapılıyor? Barselona ilk golünü attığında TV’nizi kapatsanız BJK-GS maçının tamamından fazla futbol seyretmiş olurdunuz.  Maçın devre arasında Tottenham-Liverpool maçını seyrettim futbol ne diye hatırlayayım diye. Gel de Schuster'e inanma. 

No comments: