Piyasalara yatırım yapanlarınız bu bilmeceye fazla kafa
yormadan hisse senetlerindeki yükselişin tadını çıkartıyor şüphesiz. Geri kalanlarınız
tahminim bu duruma pek anlam veremiyordur. Biraz haksız sayılmazlar. Sonuçta
hisse senetleri reel ekonomiyi temsil eder. Hatta son zamanlarda reel
ekonominin önemli parçalarından emtia piyasası da pek olumlu sinyal vermiyor.
Geçenlerde yazdım. Piyasadaki genel yaklaşım: yazı geldi
ben kazandım, tura geldi sen kaybettin. Kısaca kötü rakamların merkez bankalarını
halk deyimiyle daha çok “para basmaya” yönlendirerek piyasaları destekleyeceği,
iyi rakamların ise ekonomiler krizden kurtuldu diye yorumlanıp alım yapılan bir
ortamdayız. Merkez bankalarının para politikaları tam istenilen sonucu veriyor
ve sermayeyi risk almaya itiyor. Bu şu an için hala sadece finansal piyasalarda
kendisini gösteriyor. Umut bu durumun yavaş yavaş reel ekonomiye sıçraması. Düşen
borçlanma faizleri ile borç, artan hisse senedi fiyatlarıyla da öz sermeye
maliyetlerinin düşmesi ile yatırımların artması hedefleniyor. Başarılı oldu mu? Tartışılır. Başarısız
diyemiyorum çünkü yapılmasaydı ne olurdu sorusunu yanıtlamak zor. Para
politikası aktivistleri Japonya’yı örnek gösterip hiçbir şey yapmamanın nelere
mal olabileceğini anlatıyorlar.
Daha derinde aslında aşina başka bir dinamik var. Büyük
bir grup ekonomik anlamda gerçekleşmeyen para basma politikalarının er yada geç
enflasyon yaratacağını beklerken aslında gözlerinin önündeki enflasyonu kaçırıyorlar.
Hem de bu senaryo Greenspan sayesinde hem 90 yılların ikinci yarısında hem de
2000’li yıllarda Nasdaq köpüğünün patlaması ardında ortaya çıkmiştı. O zaman da
enflasyon mal ve hizmetlerde fiyat artışlarından çok kendini varlık fiyat yükselişinde
göstermişti.
İşte ben bu yüzden ABD hisseleri dışında Alman hisse
senetlerini ve ardından da Alman gayrimenkul yatırımlarına yöneldim ve bunları
tavsiye ettim. Likit varlıktan, daha az likide doğru. Sayın Merkel de geçen
hafta ECB faiz artırımının Almanya için daha anlamlı olacağını söyledi. Aklın
yolu bir. Hem bu faizler çok düşük hem de Euro bu sevişlerde Almanya için çok
zayıf. Sonuç çok net bir reflasyon vakası. Enflasyon bildiğimiz anlamda
gelmiyor çünkü bütün dünyada bir kapasite fazlası var. Baksanıza Çin bile artik
üretip ihraç ederek büyümenin zorluğunu anladı. Bir de Japonya’nın yeni para politikası
sayesinde ülkenin artık deflasyon ihraç ettiğini eklersek son çıkan
dezenflasyonist trendi daha iyi anlarız.
Hep yazıp söylediğim gibi krizden bu yana sürdürülen
ekonomik politikalar tam bir deney. Nereye varacağı ancak varınca anlaşılacak.
Son moda ise Rogoff-Reinhart çalışmasını karalayarak mali kemer sıkmaya ara
verme. Sıkarak büyüme olmadı. Sıkmadan büyüme gelirse ne ala yoksa deneylere
devam. O kadar çok şey deneniyor ki başarılı olunursa hangisinin işe yaradığı
bile belli olmayacak. Yani herkes “biz söylemiştik” diyecek. Ancak piyasaları
yukarı itme konusunda başarı tartışılmaz. Ne kadar mı sürer? Size Lord
Keynes’den alıntı ile cevap vereyim:
“Markets can
remain irrational longer then you can remain solvent”.
No comments:
Post a Comment