Bugün FT’de bir makale vardı. 2012 için en önemli olayın Grexit olduğunu yazmış Ralph Atkins. Yaklaşım doğru ama sonuç tartışılır.
Aktif para yönettiğim
zamanlarda ben de buna benzer geçen yıl analizleri yapar ve gelecek yıla dönük
tahmin yürütmeye çalışırdım. Bunu yapmanın en iyi zamanı işlerin yavaşladığı
Noel ve Yeni Yıl arasıydı. Ancak gerçekten “benim fikrim” denebilecek bir çıkarım
yapabilmek için yatırım bankalarından gelen yıllık strateji raporlarından uzak
durmak gerekiyordu. Onlarca piyasaya bakmama rağmen aslından bütün bir senenin tek
bir karara indirgenebileceğini gördüm yıllarca. Bu bir tema, bir sektör ya da
sadece bir hisse senedi bile olabilir.
2012’ye geri dönersek
ben Atkins’in yaklaşımının eksik olduğunu düşünüyorum. Uzun zamandır
piyasalarda “Don’t fight the Fed” diye bilinen bir strateji vardır. Kısaca Fed’in
yapmak istediğine karşı pozisyon alma, üzülürsün demek ister bu söylem. 2012’de
bunu biraz daha genişletip içine ECB’yi de koyduk. Aslında 2011 sonunda LTRO
ile başladı bu süreç ve 26 Temmuz konuşmasında Draghi’nin Euro’yu korumak için gerekli
her şeyi yaparız sözleriyle tepe yaptı. Yoksa Grexit riski Yunanlı
dostlarımızın müthiş ekonomik yönetimiyle azalmadı. Fed QE∞ ile kendi üstüne düşeni yaptı. 2011 IMF toplantılarından
sonra türlü mecralarda dile getirmiştim. Benim için sürpriz olmadı. Merkez bankaları
“tek delikanlı” diye.
Türk Merkez Bankası
da bunun minik bir örneği. Her ne kadar cari işlemler açığı ülkeyi ekonomik
anlamda göbeğinden kredi verenlere bağlayarak ekonomik politika yapıcılarının
manevra alanını daraltsa da aslında TCMB’nin neler yapmaya çalıştığını anlamak
da Türkiye’de yatırım yapanlara oldukça net ipuçları verdi. Bu bağlamda sıkça
dile getirilen “ekonomi bu kadar hızlı yavaşlarken nasıl oluyordu borsa
rekorlara koşuyor” söyleminin de cevabı ortaya konabilir. Ekonomi yavaşlamakla kalmadı,
teknik durgunluk yaşıyor. Bizde büyüme rakamları genelde geçen senin aynı dönemiyle
karsılaştırılır. Bu rakamlar hızlı bir yavaşlamayı işaret ediyor. Ama bu
verilerde de yerli talebin durgunlukta olduğu görülüyor. Gelişmiş ülkelerde
daha çok kullanılan bir önceki çeyreğe göre mevsimsel faktörlerden arındırılmış
büyüme rakamları net bir durgunluk gösteriyor. Bu durum cari işlemler açığına
olumlu yansıyınca, bütçe açıklarının da çok hızlı büyümediği bir durumda özel sektör
tasarruf açığı azalıyor. Bu da piyasalara olumlu şekilde yansıyor çünkü para ilk
başta tahvil piyasalarına ve oradan da hisse senetlerine akıyor.
Sonuçta merkez bankaları
krizden beri ekonomiye ve piyasalara damgasını vuran önemli kurumlar. Bu durum bu şekilde
uzun bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. 2013 için verilecek tek karar
bu mu? Bunu da siz okurların analizlerine bırakıyor ve Hıristiyanlar dostlarımın
Noel’ini kutluyorum.