Hafta içinde çıkan
Dünya Bankası Türkiye raporu gerçekten okunmaya değer (80 sayfa ama en azında
Executive Summary okunmalı). Söylenenler kulağıma müzik gibi geldi çünkü uzun zamandır ülkemiz ekonomisindeki en büyük sorun olan cari işlemler açığının
asıl nedenin tasarruf açığı olduğunu yazıyor ve söylüyorum. Dikkat ederseniz düşük
tasarruf oranı demiyorum. Tasarruf açığı diyorum. Raporla ilgi çıkan birçok
haber ve yorum bu önemli farkı göz ardı ediyor.
Tasarrufların düşük
olması kendi başına cari işlemler açığı yaratmaz. Cari açığın temelinde
tasarruf ve yatırım oranı arasındaki fark vardır. Sonuçta %12’lik bir tasarrufunuz
varsa ve yatırımın milli gelir içindeki payı da o seviyedeyse cari açık oluşmaz.
Çin’in rakamların baktığımızda bu durumu net görüyoruz. %45 gibi akıl almaz bir
yatırım oranına rağmen %50’yi aşan tasarruflar cari fazla verdiriyor. Sonuçta
ne kadar ve nasıl büyüme hedeflendiği önemli. Bu bağlamda ülkenin tasarruf oranı
(yorgan) dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefi (ayak) ile tutarlı olmalı
yoksa “boom-bust” (hızlı büyüme - hüsran) döngüsü kırılamaz.
Bu durum dün akşamki
BJK-A Madrid maçını hatırlatıyor bana. “Avrupa’da final oynamak” gibi bir
hedefle yola çıkarsanız, bu hedefi tutturmak için gereklerini de yerine
getirmeniz gerekir. Maçtan birkaç hafta önce değil, yıllar önce. Maçtan daha
ilginç olan, alkışlanacak bir oyun çıkararak karşı takımda olmasına rağmen tribünde
birçoğumuzun takdirini kazanan Arda’nın maç sonrası söyledikleriydi. Daha
disiplinli çalıştıklarını ve bu sayede güçlerini daha ekonomik
kullanabildiklerini söyledi. Anahtar kelimeler: DİSİPLİN ve GÜCÜN EKONOMİK
KULLANIMI.
Arda’nın söylediklerini
ekonomiye uygularsak şu sonuç çıkıyor. Eğer yerel yatırılabilir fon miktarınız düşük
ve yatırım iştahınız yüksekse yapılacak yatırımlar içinden sermaye getirisi en
yüksek olanlar seçilmeli. Bu şekilde verimlilik artışı da sağlanmış olur. İş gücüne katılım oranının da demografik profilden dolayı desteklendiğini hesaba katarsak ülkenin potansiyal büyüme hızı artmış olur.
Farkındaysanız tasarruf
arttırma tarafıyla değil yatırım tarafıyla ilgileniyorum. Raporda da sıklıkla
bahsedilen ancak tam sonu getirilmemiş konu demografi. Uzun zamandır genç nüfusun
risk almayı sevdiğini ve kredi kullanmaya meyilli olduğunu vurguluyorum.
Demografik dalga olumsuza dönmeden ciddi bir tasarruf hamlesi zor. Başlatılan
“yatırımcı seferberliği” ve bireysel emeklilik tarafındaki yeni düzenlemeler
önemli adımlar ve olumlu sonuçlar verecektir. Ancak biz bunlara rağmen büyük ihtimal hem kişisel
bazda kazandığımızın üstünde harcamaya, hem de toplamda ülke olarak ayağımızı
yorganımıza göre uzatmamaya devam edeceğiz. İşte bu yüzden yapılacak yatırımların
sermaye getirisi açısından çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Hep kafamızda
büyük projelerle büyük getiriler sağlanacağı fikri vardır. Ancak piyasa ekonomisi
bunun aksine küçük deneylerle yüksek getiri olan yerlere sermayenin akmasını
sağlar. Ses getiren projelerin ülkenin disiplinli çoğulcu (disciplined pluralism) piyasa ekonomik yapısını boğmaması
gerektiğini unutmamak gerekir.
Raporda tek eksik
özel sektör tasarrufların hane halkı ve kurumlar olarak alt kırılımları. Bu rakamların
da yakında açıklanacağı yazıyor dipnotlarda. Bu kırılımlar yetkililer tarafından ekonomik politikaların
çok daha iyi kurgulanmasına olanak sağlayacaktır.