BloombergHT’deki Küresel
Analiz programında da konuştuğumuz gibi geçen haftaki en önemli olay şüphesiz
bono piyasalarındaki satıştı. Haftalardır ayrışma konusu üzerinde konuşuyoruz. Burada
medyada çokça yazılan, konuşulan falanca piyasa iki gün çıktı, bizimki düştü
gibi kısa vadeli ayrışmadan bahsetmiyorum. 2007 krizi sonrası oluşan korelasyonların
kırılması ve hatta Euro’nun piyasaya çıkmasından beri süre gelen global düzenın
değişmesinden bahsediyorum. Bu ikinci bölümü programlarda ele almaya devam edeceğim.
Ancak birince konu ile ilgili birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum.
Korelasyonlardaki
ilk kırılma euro/dolar ve riskli varlıklar arasında gerçekleşti. İkinci perde
hisse senetleri rekorlara koşarken bono faizlerinde ciddi bir sıçrama yaşanmasıydı.
Bu konuda geçen seneden beri her fırsatta yatırımcıları uyarıyordum. Bono piyasası
hızlı bir ABD büyümesine hazır değil diye üstüne bastırarak söylüyordum.
Gelinen noktada
iki soru belirdi:
1. Bu seviyelerde hala bonolar short’lanir mı? Bence
faizlerde yolumuz uzun. Ancak şunu da net bir şekilde söylemek lazım. Bonoları
short’lamak Fed’e karşı pozisyon almak demek. Piyasalarda en çok bilinen söylemlerden
biridir “Don’t fight the Fed” (Fed’e karşı pozisyon almayın). Onun için
programda yatırımcıları bunun riskli bir yatırım olduğu konusunda uyardım. Piyasa
bir bakıma Fed’e mesaj veriyor. Özellikle satışların devam etmesi durumunda Fed’in
2014’e kadar bu faiz politikasına karşı çıktığını söylüyor olacak piyasa.
2. Hisse senetlerine olumsuz etkisi olur mu? Kısa cevap: bu
seviyelerde hayır. Şu an fiyatlanan başta ABD ekonomisi olmak üzere büyümenin hızlanması
ve sermaye getirilerinin artması. Bir taraftan da azalan “tail risk” güvenli
limanlardan dalgalı denizlere doğru yönlendiriyor yatırımcıları.
Yazının başlığını
Ex Ante koydum. Latince olaylar olmadan demek. Her ne kadar belirsizlik altında
tahmin yürütmenin zor olduğunu söylesem ve hatta eğitim olarak versem de bazen
basit analizlerle piyasaların önüne geçmek mümkün oluyor diye düşünüyorum. Örneğin
derbiye dönersek, iki takımın da play-off’u garantilediği bir durumda basit bir
matematikle bunun maksimum bir buçuk puanlık bir maç olduğunu görmek mümkündü. Bir
buçuk puan için boşuna tuttuk nefesimizi hafta boyunca. Sonuçta yarımşar puana
fit oldu iki takım da. Gerisi istatistik.