Son basın toplantısında
Draghi finansal parçalanmanın devam ettiğinden yakınıyordu. Benim EuroSon
konseptinin bel kemiğini oluşturan bir durum bu. Kısaca her ülke kendi finansal
sistemine yönelmiş durumda ve neticede örneğin Yunan vatandaşı Yunan Euro’su yerine Alman
Euro’sunu tercih eder duruma geldi. Fonlar da bu şekilde tercih edilen Euro’nun
banka sistemine doğru akar oldu.
Bu süreçteki son gelişme
hafta sonu açıklanan Güney Kıbrıs’ın kurtarma operasyonu. Bir kez daha stres altındaki ülkelerin vatandaşına
bankalarınıza güvenmeyin, ne zaman ne olur belli olmaz mesajı net olarak
verildi. Daha önce bono yatırımcısına da aynı mesaj iletilmişti. Neden bu şekilde
bir programla gelindiği anlamak mümkün. Sorunun parçası olanlar çözümün de parçası haline sokuluyor. Lakin her adım EuruSon’da kalmayı daha
itici bir hale sokuyor (incentive compatbility issue) sıradan vatandaş için. Bu seferki denge ya %7-10
arası mevduat kaybına tahammül edersiniz ya da topyekun ekonomik çöküşle karşı
karşıya kalırsınız. Böyle çomağa böyle havuç…
Sonuçta risk primi
giderek tırmanıyor. Piyasalar zafer sarhoşluğunda olduğundan bunu da kulak arkası
edebilirler. Ancak şunu açık bir şekilde belirtmekte yarar var. Euro başarılı
olacaksa bölge ülke ekonomilerinin giderek senkronize olarak birbirlerine yaklaşıyor
olmaları gerekiyor. Her atılan adımda sanki biraz daha bu amaçtan uzaklaşılıyor.
İyi haber ise uzun
zaman dilimlerinde gelişmiş ülkeler ekonomik büyümeleri arasındaki korelasyonun
çok düşük ama finansal piyasalar arasındaki korelasyonun çok daha yüksek oluşu. Ekonomisi biraz daha sağlıklı görünen
ABD piyasalarındaki ivme umarım diğerlerini de yukarı çeker. Ben 2009
senesinden beri ilk defa yüksek temettü verimi olan birkaç şirket dışında
EuroSon’da hisse senedi riski taşımıyorum.