Yazılarımı takip
edenleriniz Draghi’nin basın toplantılarını çok yakından izlediğimi hatta öğrencilerime
ders olarak okuttuğumu bilir. Ancak dün Draghi ECB başkanı olduğundan beri seyrettiğim
en kötü formundaydı. Bana eski başkanların toplantılarını hatırlattı.
Söylediklerinden
ekonomi ve piyasalar için sonuçlar çıkartmaya çalıştım. Ancak yapılabilecek tek
yorum ECB’nin ne yapacağını tam kestirememiş bir konumda olduğu. Topu taca atma
şansı olmadığından bir bakıma “Ben bilmem, Ben bilir” diyerek Bernanke’nin ABD
ekonomisini ayakta tutması ile EuroSon’da kendi deyimiyle “ekonomik büyümenin
alt seviyelerde stabilize” olmasını arzu ediyor.
Politik bir arzu
mevzu bahis. Bu bir ilk değil ve son da olmayacak. Ellerindeki araçlarla
yapabileceklerinin azamisini yapıyor merkez bankaları. Özellikle İtalya seçimleri
ve ardından EcoFin toplantısından çıkan ‘kemer sıkmada biraz daha insaflı davranılması
gerektiği’ söylemleri tutarsa o zaman cümleten piyasaların bu konuda yapıcı davranacağını
arzu eder olacağız.
İşin kötü yani ABD’de
mali kemer sıkmanın (sequester) sonucunda
ne çıkacağını Ben de bilmiyor. Geçen hafta önemli olduğunu yazdığım konuşmalarında
bunun altını çizdi ve birçok kez politikacıları kısa vadede bu anlamsızca harcama
kesintisine karşı uyardı. Hatta kongredeki sorgulamada kongre üyelerinden
birinden fırçayı da yedi kendi üstüne düşmeyen islere karıştığından. Bunun adı
da kurumsal bağımsızlık.
İki başkan arasındaki
en büyük fark Bernanke’nin açık bir şekilde varlık fiyatlarının çıkısından memnun
olduğunu belirtmesi oldu. Draghi bu konudaki soruları yanıtsız bıraktı. Piyasalar
da “In Ben We Trust” mesajını çok net
algılayıp tırmanmaya devam etti.