Seçimler yaklaştıkça
piyasanın sonuçlara vereceği tahminler de artmaya başladı. Romney hisse
senetleri, Obama ise bonolar için iyi olacak deniyor. Obama kazanırsa kongrede tıkanıklığın
devamı ve bu nedenle de mali uçurumun daha büyük bir risk olabileceği düşünülüyor.
Piyasa aritmetiği konusunda emin değilim ama bunda gerçek payı var. Her ne
kadar iki parti de uçurumdan kaçınmak için ellerinden geleni yapacaklarını açıklasalar
da seçim öncesi başka bir açıklama yapmalarını beklemek zaten doğru olmaz. Araştırmalar
Obama’yı biraz önde gösteriyor ama sonuç sanki yazı turaya kalacak.
Ekim ayı gecikmiş Eylül
olur mu derken genel takvimsel etkilerin dışında bir taraftan da 26 Temmuz
Draghi konuşmasının ardından başlayan olumlu piyasa hareketlerinde iyi senaryoların
fiyatlanmış, kötülerin ise göz ardı edilmiş olduğunu söylemiştim. Zamanlama açısından
da çıkan iyi haberlere rağmen piyasaların yukarı çıkmakta zorlanmasını işaret etmiştim.
Aybaşından beri çıkan rakamlar en iyimser gözle bile bakıldığında karışık. Beni
en çok ilgilendiren açıklanan kar raporları. S&P şirketlerinin hemen hemen yarısı
üçüncü çeyrek kar/zarar tablolarını açıkladı. İlginç bir trend var ortada.
Hisse başına kar olarak 75/25 gibi olumlu sürprizler olsa da ciro açısından bakıldığında
her 100 şirketten sadece 40 tanesi ancak beklentileri karşılayabilmiş. Şirketlerin
ileriye dönük ciro tahminleri de her çeyrek biraz daha düşüyor.
Bu rakamlar bize
net bir şekilde karlılığın maliyet düşürülerek sağlandığını ve özellikle de birim
başı işgücü maliyetindeki düşmeden kaynakladığını gösteriyor. Milli gelirde iki
büyük kalemden biri olan karların payı artarken diğer büyük kalem olan ücretlerin
payı düşüyor. %4’luk nominal büyümenin tamamı zaten rekor marjlarla desteklenen
karlardan geliyor. Ücretlerin milli
gelirde payı artmıyor. Çok iç açıcı bir tablo değil makro anlamda.
Bu tabloya bakınca
Robamney başa geldiğinde bir şekilde şirketlerin yatırım iştahını kabartması
gerekiyor. Bilançolarda nakit miktarı rekor seviyelerde. Uçurum derken olası yatırımlar
da ertelendi. Umarım uzlaşma sağlanır. Yoksa ciddi bir büyüme tehdidiyle baş
başa kalacağız. Sadece ABD’de değil her yerde. Global durgunluk olarak bilinenin
%2’nin altında büyüme ortaya çıkabilir.
Şunu da unutmamak
lazım. Eğer anlaşma sağlanırsa bu sefer de borcun GSYİH’a oranı hızla artacak.
Kısa vadede bir oh çekerken uzun vadede borç dinamikleri daha da berbat olacak.
Çözüm uzun vadeli büyüme potansiyelini arttırmak. Bunu da daha önce deflerce yazdığım
gibi altyapı yatırımlarına ağırlık vererek elde edebilir Amerika. İki aday da
bundan bahsetmiyor. Krugman gibi bütçe harcamalarını desteleyen bir ekonomist
bile nereye nasıl para harcanacak konusunda son derece muğlak. Ayrıca IMF’nin WEO’da
kemer sıkma çarpanlarıyla ilgili çalışması iyice kafaları karıştırdı ve tartışmaları
yanlış bir zemine yönlendirdi. Arrow ve Kurtz’un bu konuda 70’li yıllarda yaptığı
çalışmayı okumalı herkes.
Piyasalar açısından
bakıldığında uçurumun kenarından dönersek, Ekim ayına geriye bakıp düşüşün sağlıklı
bir düzeltme olduğunu, risk-getiri dengesinin tekrar olumluya döndüğünü ve iyi bir
alım şansı doğurduğunu söyleyeceğiz. Keynes’in
dediği gibi “uzun vadede hepimiz öleceğiz” diyerek potansiyel büyüme artışına
kafa yormadan hepimiz ne kadar iyi piyasa zamanlaması yapabildiğimiz konusunu anlatacağız.
Ancak maalesef piyasalar “toplam sıfır
oyunudur”. Yani her iyi piyasa zamanlaması yapana bir yapamayan gerekiyor.
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun