Titanların öfkesi
saman alevi gibiydi. Birinci filme göre çok daha iyiydi ama nasıl başladı bitti
anlamadım. Zaten filmlerde devre arasına hala alışamadım. Filmin gazını alıyor
diye düşünüyorum. Tatlı popcorn da satılmıyor…
Yunanistan’da da titanların
öfkesi kısa surdu. Madem böyle bir çıkış yolu vardı neden bu kadar eziyet çekildi.
Sorun Trichet miydi? Neticede aynı kurum ama Draghi yüzleri güldürdü…
Sorunlara para
atma yüzyıllar boyu denenmiş bir yöntem. Kısa vadede olumlu bir rüzgar estirdiği
kesin. Bakın Türkiye’de bazı spor branşlarına yıllardır para atılıyor. Bu paralar
he ne kadar “flaş transferler” yaptırıyor ve dünya devlerini kendi ligimizde
seyrediyor olsak da aslında piyasa ekonomilerinde çok bilinen bir kavram olan “teşvik
uyumu” (incentive compatibility) hep ayağımıza dolanır. Çok para teşvik yapılarını
bozar. Yenilince de aynı hikayeler yazılır çizilir: “Rakibimizin toplam takım değeri
bizim bir oyuncumuz kadardı. Transfer politikamızı gözden geçirmemiz
gerekiyor”. Bu sabah bayan basketbolu
için okudum aynı söylemleri gazetelerde. Lakin futbol bunların başında. Sporda da
aynı Yunanistan’da da. Teşvik kurgusu uygun olmazsa sonuç hep hüsran olacak.
Titanların Öfkesi
filminin en önemli bölümü bence 3D oluşuydu. Devalüasyon yoksa Deflasyon
kaçınılmaz. Hiçbir ülke deflasyona fazla dayanamadığından hep aynı sonuç: Default (temerrüt). Neden bu kadar
rahat konuşabiliyorum bu konuda? Çünkü Yunanistan halkının seneler boyu kemer sıkması
sonucunda ne elde edecekleri net değil. Bir de artık Avrupalı dostlarının her
daim yanlarında olduklarını gördüler. Neden acı çeksinler ki? İşin kötüsü bu
durum diğer zordaki ülkelere de emsal teşkil etti. Kaçırılan bütçe ve borç
hedefleri görmeye alışacağız. Bu yüzden devamlı surlar yükseltilmeye çalışılıyor riskler sıçramasın diye…
Titanların öfkesinin ne zaman artacağı belli olmaz. Kötü geçen bir devlet
tahvil ihracına bakar iş.
No comments:
Post a Comment