Tuesday, 20 October 2009

Kurlarin Yanlis Algilanmasi

Ulkemizde ard arda gelen krizlerden oturu TL'nin durumu sanki ekonominin barometresi olarak algilaniyor. Bu son derece yanlis bir durum. Cogu zaman kurlar sorunun degil cozumun bir parcasidir. Ekonomik duzeltmelerin bir bolumu reel ekonimiyi etkilemek yerine kurlari haraket ettirir. Zaten dalgali kurlarin asil amaci da budur.

Asya krizinden beri "deflate or devalue" yani ya deflasyon yada develuasyon ikilemi net bir sekilde anlasildi. Aslinda genelde bunlarin ikisi de olur. Yani bir taraftan reel ekonomi etkilenirken ote yandan kurlar haraket eder.

Bircok ulke bu krizde de ayni ikilemi yasadi. Bunlardan en barizi Buyuk Britanya oldu. Sterlin'deki ciddi dusus aslinda reel ekonomideki cokusu sinirli tutttu. Ornegin Turklerin son zamanlarda bana en cok sordugu soru Londra'da emlak yatirimi yapalim mi? Hem emlak fiyatlari asagi geldi hem de sterlin. Boylece bir anda Ingiliz varliklari cazip duruma dustu. Alicilar cikti ortaya. Ulkeye giren para da ekonomik daralmanin siddetinin azaltiyor. Atni zamanda sterlinin zayif kalisi ulkenin kendini tekrar kesfetmesini yol aciyor. Kriz oncesi seviyelerde rekabetci olamayan bircok sektor bir anda on pana cikmaya basladi.

ABD'de durum ayni. Dolardaki dusus hem ABD hem de global dengesizliklerin cozumu icin onemli bir on kosul. O yuzden bunu bir sorun gibi gosterenler icin soylenecek tek soz "cehaletin boylesi ancak tahsille mumkundur".

Bir de ustune dolarin dususu ile ilgili analiz yapilmadan yazilmis bir suru palavra. Son moda Bernanke'nin fazileri arttirip dolari kurtarmasi gerektigi. Bunu yazanlara somak lazim faiz ne kadar artarsa kendileri dolar mevduatina doner? %3? %5? Deflasyonist bir ortamda faizlerin bu sekilde artmasinin reel ekonomiyi nasil etkileyecegi konusunda bir tahmin yapmak isteyen var mi? Hem Amerika dolarin dususunden neden rahatsiz olsun? Avrupa ve Japonya dusunsun...

Sonucta dikkatli analiz edildiginde iki onemli dinamik cikyor ortaya:

  1. Global rezerv durumlarina bakildigina her ne kadar gelisen ulkeler dolar rezervlerini biraz azaltmis olsalar da gelismis ulkeler bir o kadar arttirmis. Yani ciddi bir rezerv degisimi yok ortada.
  2. Aslinda sorun dolar degil Euro ve Yen. Bu iki para birimin kuvvetlenmesi ardinadaki neden ozel sektor tasarruf fazlalarinin erimesi sonucunda yabanci varliklarin satilip ulkeye getirilmesi. Yani cok kalici ve olumlu bir durum degil.

Bir de baska felaket habercileri var. Onlarda ya yabancilar ABD bonolarini almazsa o zaman ABD'de faziler cikar ve ulke krize geri doner palavrasini orataya atip duruyor. Isin gercegi yabancilarin elindeki ABD varlilari her zaman yillar icinde birikmis ABD cari islemler aciklarina esittir. Bunu Mr Watanabe tutmazsa, Mr Muller tutar. Arada sadece dolarin degeri degisir.

ABD'de bono faizlerini etkileyen en onemli bonolarin en faktor buyuk sahibi yerli fonlarin topyekun bonolardan baska varliklari gecmesidir. Guvenligin on plana ciktigi bir ortamda boyle bir sermaye akisi beklemek dogru olmaz. Bono fazilerinin %3.3 seviyesi de bunu net bir sekilde gosteriyor.

Sonucta kurlarin ne oldugunu, ne ise yaradigini iyi anlamak gerekir. Nitekim gecen Mart ayinda TL'nin dolara karsi 1.80 ciktigi durumda ekonomi batiyor panigi yaratanlarin guven kaybindan dolayi gercekten bir krize neden olmamalarindaki en buyuk faktor SANSDI. O siralarda baslayan global ralli ulkeyi yarim analizcilerin elinden kurtardi.

Son soz de merkez bankasi politikalari icin. Yine Asya krizinden sunu ogrendik: Merkez bankalari ya para ya da faiz politikasi yapabiliyor. Ikisini yapmaya calisinca er yad gec sonuc husran. Secim onlarin.

No comments: