Cuma günkü Almanya maçından bu yana gazeteler “Hiddink gitsin, yerli gelsin” gibi başlıklarla dolu. Hiddink’i sevemedik çünkü biraz fazla gerçekçiydi sanki. Bizim gözümüz yükseklerde ama altını dolduracak çabamız azdır. Ama bu fazla konuşulsun sevmeyiz. Futbolumuzun marka değerini yüksek görürüz ama bir taraftan da Azerbaycan ile oynayacağımız maç öncesi stres yaparız. Haklı olarak… Adamlar bizi kendi sahamızda yenmiş. Bu durumda marka değerimiz Azerbaycan benchmark’ının altına gelmiş diyebiliriz. Başka bir bakış açısıyla da benzer düşük bir değer çıkar ortaya: Yurt dışından getirilen “yılın transferleri” çok kısa bir sürede üstüne para verilerek geri gönderiliyorsa demek ki dönen varlıklar olan bu oyuncuları defter değerinin altında koymak gerekir bilançolara. Takım, şirket, ülke dediğin girdilerini iyi kullanıp bunlar arasında sinerji yaratarak büyür. Aksi takdirde değer yaratılamaz, marka olunamaz.
Pazar günümüzü EuroSon’un iki dev ülkesinin
yöneticilerinin açıklamalarını bekleyerek geçirdik. Bu kendi başına bir problem. Eğer koskoca
EuroSon’un geleceği iki liderin bir Pazar akşamüstü söyleyeceklerine bağlandıysa
gerçekten Eurozone’u yapısal olarak gözden geçirmek gerekir. Zaten problem de
burada. Yapısal anlamda çözülemez bir durum var ortada. Topluluk içersinde
sinerji olmamış, bütün dünyayı sürükleyen bir rüzgarmış ilk yılları başarılı
gibi gösteren. Euro marka oldu ama Eurozone olamamış.
Şimdi ne istiyoruz: Mesut’lu Almanya Belçika’yı yensin, kardeş
Azerbaycan bize yatsın, play-off da kolay rakip çıksın… Avrupa’nın,
Avrupalıların istekleri de bu denli ilginç: Refah devleti sürsün, kalleş
piyasalar bizi rahat bıraksın, Yunanistan’ı Harry Potter çözsün, İtalya artık
büyüsün (Berlusconi de), borç dinamikleri düzelsin, bankalar sermaye bulsun ve
kredi versin etc.
Gelinen noktada söylenebilecek çok şey
yok, çıkış yolları azaldı ama gerçekten öğüt veren bol. Geçenlerde Soros’un
FT’de yayınlanan yazısı bile önerdikleri açısından akıllara durgunluk verecek
nitelikteydi. Herhalde karizmasına istinaden yayınlandı. Ya da durumun ne kadar
kötü olduğunu göstermek için. Buna karşılık Satyajit Das’ın aynı gazetede çıkan
yazısı alternatiflerin değerlendirilmesi açısından okunmalı diye düşünüyorum.
Nasıl biz Hiddink gitsin diyorsak “öfke
çağında” batıda popülist olmayan politikacıların sonu da maalesef aynı olacak.
Amerikan Baharı sadece bir başlangıç.
No comments:
Post a Comment